1. (a) sımsıkı bağlamak, (b) (paket vb.) iple bağlamak, (c) engel olmak, zorlaştırmak, engel/zorluk çıkarmak,
    (d) durdurmak, faaliyetine son vermek, (e) (parayı vb.) bağlamak, verimsiz bir işe yatırdığı için başka işte kullanamamak, (f) gemiyi halatla karaya bağlamak, (g) işi başından aşmak, çok meşgul olmak.
    I can't see you now, I'm all tied up.
    My hands are tied up: Elimde değil/Elim kolum bağlı.
paketi bağlamak Fiil
telefon kabinini işgal etmek Fiil
kombine reklam
tek bir tedarikçi firmaya bağlı satış mağazası
tüm sanayi faaliyetlerini durdurma
çalışmayı bırakmak Fiil
şaşırıp kalmak, ne yapacağını bilememek, işin içinden sıyrılamamak.
trafik sıkışıklığı
kesinti, inkıta, grev, fırtına, doğal âfet vb. nedeniyle telefon hizmetlerinin, trafiğin vb. bir süre kesintiye uğraması. İsim
(geçici olarak) dur(dur)ma, ara verme, sekteye uğrama. İsim
bağlantı, bağlılık, irtibat, ilişki, münasebet.
his tie-up with the crime syndicate. İsim
gemi bağlama rıhtımı. İsim